Nevrûz Edebiyatımızda İmam Ali

Alevi şair ve ozanları, Nevrûz’u konu edinen çokça şiir ve deyiş yazıp söylemişler. Nevrûziyye diye adlandırılan bu şiir türüne, Bâki, Nef’î , Nedîm gibi Divan şairlerinde de rastlıyoruz. Anlaşılma güçlüklerinden ötürü Divan şiirindeki sözkonusu örneklere burada yerverme gereğini duymuyoruz. Pir Sultan Abdal gibi Alevi şairleri, Nevrûziyye’lerinde, Nevrûz’un anlam ve önemini, İmam Ali’nin bugünle bütünleşen doğumu olayını, kişiliğini işliyor; bugünün büyük bayram olduğunu vurguluyorlar. 16. yüzyıl  Dede ve şairlerimizden olan Pir Sultan Abdal’ın aşağıdaki bu deyişinin, kendi türünün en güzel örneklerinden olduğu kanısındayız:

Sultan Nevrûz günü cemdir erenler,
Gönüller şad oldu ehl-i imanın,
Cemâl yâri görüp doğru bilenler,
Himeti erince Nevrûz Sultan’ın.

Cümle eşya bugün destur aldılar,
Aşk ile didâra karşı yandılar,
Erenler ceminde bâde sundular,
Himmeti erince Nevrûz Sultan’ın.
 
Erenler dergâhı rûşen bu günde,
Doldurmuş bâdeyi, sunar elinde,
Susuz olan kanar kendi gönlünde,
Himmeti erince Nevrûz Sultan’ın.

Sultan Nevrûz günü canlar uyanır,
Hal ehli olanlar nura boyanır,
Muhib olan bugün ceme dolanır,
Himmeti erince Nevrûz Sultan’ın.

Pîr himmet eyledi bugün kuluna,
Cümle muhib bugün cemde buluna,
Cümle eşya konar kudret balına,
Himmeti erince Nevrûz Sultan’ın.

Aşık olan canlar bugün gelürler,,
Sultan Nevrûz günü birlik olurlar
Hallâk-ı cihandan ziya olurlar,
Himmeti erince Nevrûz Sultan’ın.

Pîr Sultan’ın eydür, erenler cemde,
Akar çeşmim yaşı her dem bu demde,
Muhabbet ateşi yanar sinemde,
Himmeti erince Nevrûz Sultan’ın.

Pir Sultan Abdal, „Sultan Nevrûz günü cemdir erenler“ deyip herkesi „ceme dolanma„ya çağırıyor. „Aşık olan canlar„ın Sultan Nevrûz günü biraraya geldiklerini, „birlik“ olduklarını söyler. „Cümle eşya bugün destur aldılar“ dizesi ile de, Nevrûz gecesinde, sabaha doğru „cümle eşya“nın secdeye kapanıp „destur“ yani izin alıp, varlıklarını yeni süreçte veya girilen yeni yılda da devam ettirmek istediklerine işaret eder.

Yine Hüsnü Baba, Nevrûziyye’lerinden birinde bu konuyu anımsatır ve Kuran’ın Nevrûz günü vahyedildiği inancını yineler:

Geldi dünyaya bu dem lütf-u adâletle Ali
Nûra gark oldu heman arz-ü semavât-ü celi
Cümlece ins ile cinn yüz sürüp dedi belî
Ehl-i islama bugün vahy ile Kur’an geldi

Bu dörtlükte yeralan Cümlece ins ile cinn yüz sürüp dedi belî dizesi ise Nevrûz’da veya Mart Dokuzu’nda, „ins ile cinn“ cümle mahlukatın, bütün varlıkların secdeye gelerek „yüz sürüp“ ikrar verdiklerini, yani „beli“ dediklerini belirtir. Özellikle Türkiye’de yaşayan Aleviler arasında yaygın olan bir inanca göre, bu gece yarısından sonra, ağaçlar ve diğer varlıklar secdeye gelirken, bir çok değişiklikler olur, hatta derelerde su yerine süt aktığına inanılır. Kim o sırada suya girip yıkanır ve o secde anını gözetlerse, tüm günahlarından arınır, Hak nezdinde makul olup büyük sevap kazanır. Bu yüzdendir ki, ağırlıkla Dersim, Erzincan, Sivas gibi yörelerde, kimi yaşlılar, söz konusu gece, suların soğukluğuna aldırış etmeden derelere koşup yıkanmak için çaba gösterirler.

Hüseyin Hüsnü Erdikut Baba, Hz. Ali ve Nevrûz bağlantısını şöyle dile getiriyor:

Nübüvet izharı bugünde oldu,
Cenâb-ı Ali de bugünde doğdu,
Kâinât bugünde nûr ile doldu,
Bugün Nevruz oldu eyyam bizimdir
Sevinelim canlar bayram bizimdir.

Görüldüğü gibi Hüsnü Baba „Nübüvet izharı bugünde oldu“ diyerek nur-u nübüvet’in, yani nebiliğe yolaçan o erişin de bugün de gerçekleştiğini, İmam Ali’nin Nevrûz gününde dünyaya gelmesiyle evrenin nûrla dolduğunu dile getirmektedir.

Y. Fahir Ataer Baba da „Bugün her günden üstündür“ dedikten sonra, „Hemen Sâki kadeh döndür“ dizesinde, bu bayramda bâde içildiğini de belirtir:

Ali’nin doğduğu gündür
Bu gün her günden üstündür
Hemen Sâki kadeh döndür
Bu gün Nevrûz-u Sultandır

Şükrü Metin Baba ise Nevrûziyye’lerinden birinde aynı temayı yineler:

Sâki-i kevserdir ol Şâh-ı Merdân
Sundular kevseri ol demde heman
Süreriz demleri yıkılsa cihan
Şâh olur kalbimiz Sultân-ı Nevrûz.

14.-15. yüzyıl Alevi-Bektaşi şairlerinden Kaygusuz Abdal da, Hz. Ali’nin doğumunu söz konusu etmeden doğrudan Nevrûz’u işler:

Erişti bâd-ı nevrûz gülistane
Gülistan vakti yetti kim uyane

Temamen yeryüzü cünbişe geldi
Behişte benzedi devr-i zamâne

Gülistan goncesin açtı donandı
Divane oldu bülbüller divane

Yine simurga haber verdi hüdhüd
Otağın başına konmuş sahane

Güvercin çifti ile ötegeldi
Dudak dudağa verdi canı cane

Kışın hâmûş olan kuşlar aceb kim
Fırak ü derd ile geldi lisane

Yine bülbül gülistan arzu kıldı
Tutiye şekker ü baykuş virane

Zihi fazl-ı bahar ü revnak-ı gül
Zihi zevk ü safâ nâm ü nişane

Bezendi dağ ü sahrâ nûr-i rahmet
Nihâni nesneler geldi iyâne

Hazaran ravnaka geldi çemenler
Ki serzeniş kılar hûr-i cihâne

Eğer bildinse hoş Kaygusuz Abdal
Yüzün hâk eylegil pir ü cüvâne

(bâd-ı nevruz: nevrûz rüzgârı; gülistan: güllük, gül bahçesi; cünbiş: hareket, canlanma; behişt: Cennet; simurg: tasavvufu sembolize eden, onun sembolü olduğuna inanılan mitolojik bir kuş, anka kuşu; hâmûş: susan, sessizleşen; tutiye şekker: güzelce ötüşen sevgili papağanlar; „Zihi fazl-ı bahar ü revnak-ı gül“: Baharın erdemi ne kadar hoş ve gül ne kadar güzel, „Zihi zevk ü safâ nâm ü nişane“: ne güzel zevk ve keyf, adlar ve işaretler; nihâne: gizli, saklı; hâk: toprak.)

Nevrûz’un İran kökenli olması, onun mitolojik yanı ile Hz. Ali’nin kişiliğinin içiçe geçmesinde etkili olmuştur. Bu olgu bir yandan Hz. Ali’nin, üstün sıfatlarla bezenip insan-ı kâmil’in biricik proto-tipi, temel örneği haline getirilmesi, hatta ilahlaştırılması üzerinde etkili olurken; diğer yandan söz konusu geleneğin, onun şahsında daha çekici bir hale gelmesine, geniş taraftar bulmasına neden olmuştur. Dahası, Hz. Ali’nin 21 Mart’ta doğmuş olması, Nevrûz gibi eski bir geleneğin, özellikle de Hz. Ali taraftarlığı çizgisinde de olsa, varlığını ve etkinliğini İslami dönemde de sürdürmesini kolaylaştıran önemli bir etken olmuştur.