Giriş

Akademi’mizin 5.Olağan Kurultayı’nı yapmaya hazırlandığı bu günlerde, yeni dönemde bizi bekleyen sorunlar ve bunların nasıl göğüsleneceği, yapılmış olanlarla yapılması gereken işlerin bir dökümünün yapılması gibi çeşitli sorunlar üzerinde düşünmek durumunda bulunduğumuz açık bir gerçektir. Doğrusu, sahip olduğumuz her türlü fırsat ve olanaklar, çok defa bekleneni elde etmekten uzak çırpınışlarımız, önümüzdeki güçlükleri aşmaya yetmiyor.

Ne var ki bu durum karşısında karamsar olmaya, aşılmaz gibi görünen bir burukluğu sürekli içinde taşımaya da gerek olmadığını düşünmekteyiz. Tüm olumsuzluklara rağmen her şey kendi mecraında ve olumlu yönde seyretmekte, her geçen gün az da olsa daha iyiye ve daha ileriye gitmekte olduğumuzu görüp sevinebiliriz.
Her yeni dönemde olduğu gibi bazı güçlükler aşılırken, bazıları da yenileri eklenerek devam ederler. Bu kez de öyle! Zorlukların yanı sıra, söz konusu kurumun konumu ve üstlendiği görevler bakımından alınan yol, katedilen mesafe de son derece önemli. İlerleme ve gelişme bu anlamda ortaya çıkar. Yani aşılması gereken sorunların ne kadarı çözümlendi, hedeflenen gereksinimlerin ne kadarı karşılandı? En önemlisi de çaba ve çırpınışların sonunda elde edilen verim, bizi hedefe ne denli yaklaştırdı? Bu ve benzeri sorulara rahatlıkla cevap bulduğumuz oranda kendimizi başarılı sayabiliriz.

Besbelli ki olumlu cevap, gerekli mali olanaklara, yetkin ve profesyonel kadrolara, planlı ve verimli çalışmalara bağlıdır. Tüm bu koşulların teker teker her birinin bulunması ve rolünü diğerleriyle uyumlu ve verimli bir biçimde gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu anlamda Alevi kuruluşlarının tümünün ve bu arada Alevi Akademisi’sinin, belirtilen olanak ve koşullara, fırsat ve desteklere sahip olduğunu söylemekten -ne yazık ki- henüz bir hayli uzak bir durumdayız. Parasal olanaklarımız son derece kısır, halkımız bu işin yeteri kadar bilincine varmış değil. Sembolik sayılacak kadar üye sayısına sahibiz. Üyelerimiz üstelik dernek üyeleri kadar tutkun ve ilgili de değiller.

Hemen hemen Alevi kuruluşlarının tümü, Alevi Akademisi’nin kuruluşundan sorumlu olup, onu yaşatma sözü verdikleri halde. ne yazık ki çoğunluğu verdikleri vaatlerde bulunmadığı gibi, sözde de olsa sorumluluklarına  sahip çıkmada zorlanmaktadırlar.
Hala ayaktaysak ve bir yer sahibi olmuş bulunuyorsak, bunu Almanya, Hollanda, İsviçre, İngiltere ve Fransa’daki işadamlarına, çok az sayıdaki Alevi derneklerine, tek tek bazı kişilere borçlu olduğumuzu şükranla belirtmeliyiz. Onlar sayesinde burayı satın alıp kullanılır hale getirebildik. Sorumluluk bilinci taşıyan, inancı için gerekli özveriyi esirgemeyen tüm bu dostlar sayesindedir ki geleceğe güven duyuyor ve cesaretle ilerliyoruz. Söz konusu bu özveriyi çalışarak, iyi işler yaparak ödüllendirmeliyiz. Gene de ″Biriniz bin olsun!″ diyoruz can-ı gönülden!

Olabilirse, Akademi kendisi için gerekli, başkasına bağımlı olmayı önleyici, yeterli ekonomik olanakları, bizzat kendisi yaratmalıdır. Bunun kolay bir iş olmadığı ve belirli bir sermaye gerektirdiği de ortada. Bir Akademi için en sağlıklı yol, hitap ettiği kitleyi bilgilendirip bilinçlendirerek, onu bilgi ve eğitim araç-gereçleri satınalmaya, katkı yapmaya hazır hale getirmektir. Günümüzde bilim ve eğitim kurumları bilgi satarak, eğitim satarak, yayınlarını satarak, yardım fonlarından yararlanarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Ne yazık ki Alevi toplumu bu konularda henüz iyi bir alıcı ve algılayıcı değil, Bildiklerinin deryada bir damla olduğunu fark etmekte ciddi zorluk çeken, okuma alışkanlığı hemen hemen hiç olmayan, bilgi ve eğitim için yatırımda bulunmayı önemsemeyen bir toplum!

Akademi yayınlarının, kendi maliyetlerini karşılayacak kadar satış yapmadığını, doğal olarak her yayının zararla sonuçlandığını saklamaya gerek yoktur. Bu durumun, araştırma ürünlerinin, kitap ve dergi gibi yayınların basımını zorlaştırdığı da bir gerçektir. Eğitim etkinliklerinin de beklenen sonucu vermediği , umulanın bir hayli gerisinde kalındığı bilinmektedir. Bunda AABF ve diğer bazı federasyon ve kuruluşların olumsuz tutumlarının da etken olduğu düşünülebilir. Çünkü onlar Akademi ile dernekler arasına girmekte, her iki kesim arasındaki iletişim ve işbirliğine küçümsenmeyecek oranda zarar vermektedirler. Bu durum dikkate alınsa bile, yine de yukarıda belirtilen olumsuz belirlemeler ortadan kalkmış olmaz. Besbelli ki Alevi toplumu bir takım olumsuz tutum ve alışkanlıklarla yüzyüzedir ve bu durum her düzeydeki Alevi kurum ve kuruluşlarını derinden düşündürmektedir.

Gelinen bu aşamada, düne kıyasla daha iyi bir noktada bulunduğumuz söylenebilir. Sahibi olduğumuz bir yerimiz, bir adresimiz, bir çalışma merkezimiz var! Bremen Üniversitesi ile sıcak, ilkeli ve giderek kalıcılaşma eğilimi gösteren bir ilişki ve yakınlığa sahibiz. En önemlisi de Akademi, ektiklerini artık biçme sürecine girmiştir! Halkımız ve öğrencilerimiz Alevilik eğitiminin gerekliliğini ve Alevi Akademisi’nin önemini artık kavramaya başlamıştır. Gelişmeler yavaş, ama temkinli; sistemli ve umut verici bir yönde seyretmektedir.