Peygamber efendimiz Hz. Muhammed, Allah’ın duası ve selamı ona ve tertemiz Ehli Beytine olsun, buyurdu ki:
“Benden sonra halifeler (imamlar, emir sahipleri) on ikidir. Hepsi de Kureyş’tendir.” (1*)
Peygamber efendimizin bu meşhur hadisi şerifinde iki önemli nokta vardır. Birincisi, kendisinden sonra ümmetinin başına geçmesi öngörülen halifelerin, imamların veya emir sahiplerinin on iki kişi olmalarıdır. İkincisi ise, bu on iki halifenin, imamın veya emir sahiplerinin ancak Kureyş’ ten olabilecekleridir.
Ehli Beytten aktarılan bu hadisi şerifin metni içinde “hepsi Kureyş’tendir” ifadesi yerine “hepsi Haşim oğullarındandır” ifadesi vardır. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak, Müslümanların çoğunluk olarak kabul ettiği “hepsi Kureyş’tendir” ifadesiyle, hadisin değerlendirmesini yapıyorum.
İslam tarihini incelediğimizde, bu hadisi şerifin iki önemli noktasının, tarihin akışı içinde gerçekleşen halifelik meselesinde yerini bulmadığını tespit etmekteyiz. İslam tarihinde, peygamber efendimizin vefatından sonra halife olarak Müslümanların yönetimini eline alan kişilerin sayısı on ikiyi geçmektedir. İslam tarihinde, Müslümanların üzerinde halife olarak hâkimiyeti elinde tutanların hepsi Kureyş’ ten ve özellikle Haşim oğullarından değildir.
Peygamber efendimizin vefatından sonra kimin halife olacağı vasiyeti veya tayini, bizzat peygamber efendimiz tarafından yapılmadığını kabul edenlerin (iddia edenlerin) açısından konuyu değerlendirmek istiyorum. Şayet peygamber efendimiz kendisinden sonra ümmetinin başına geçecek halifeyi, imamı veya emir sahibini belirtmemişse, ümmetin başına geçip bu vazifeyi, kendi görüşlerine göre, doğru yapanların hepsinin meşru halife kabul edilmesi gerekiyor. Nitekim bu makama geçecek kişiyi (halifeyi), İslam tarihi boyunca halk seçme imkânına sahip olmamıştır. İslam tarihinde, halkın seçimiyle halifelik makamına geçen bir kişiyi tespit etmek mümkün değildir. İslam tarihindeki bu tespite ve gerçeğe göre, peygamber efendimizin hadisi şerifindeki her iki nokta, “halifeler on ikidir” ve “hepsi Kureyş’tendir (Haşim oğullarındandır)” geçersiz kalmıştır.
Halifelerin on iki kişi ve hepsinin Kureyş’ten (Haşim oğullarından) olacağını beyan eden peygamber efendimiz haşa yalan mı söyledi? Haşa, peygamber efendimiz asla yalan söylemez ve ancak Allah’tan gelen hakkı söyler. Bu tespitin sonucu olarak, ister istemez akla bir soru gelmektedir:
Peygamber efendimizin kendisinden sonra ümmeti için vasiyet ettiği, hepsinin Kureyş’ten (Haşim oğullarından) ve sayılarının on iki olduğu bu halifeler, imamlar, emir sahipleri kimlerdir?
Peygamber efendimizin ümmetine önder olarak tayin ettiği on iki halife, imam ve emir sahipleri, İslam tarihinde Ehli Beytten geldikleri bilinen on iki imamdan başkaları değildir. İslam tarihinde, Ehli Beytten gelen bu on iki imamdan başka on iki imam yoktur. Zaten, Ehli Beytin on iki imamlarından başkalarının “on iki imam” olarak tarihte yer almaları mümkün olabilseydi, peygamber efendimizin ümmetinin selametini iyi tedbir etmediği neticesi çıkardı. Bu gibi noksanlıktan peygamber efendimizi tenzih ederiz. Peygamber efendimiz Ehli Beytinden gelecek olan on iki imamı adları ve künyeleri ile hayatında ümmetine beyan buyurmuştur.
Neden on bir veya on üç imam değil de on iki imam?
Bunun hikmetini şanı yüce Allah ve peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a.s.) en iyi bilendir. Peygamber efendimizin ve Ehli Beyt efendilerimizin bu konuyla ilgili verdikleri beyanların ışığı altında, bu hususla ilgili açıklamalarda bulunmak istiyorum.Hz.
İnsanoğlunun eli beş parmaktan oluşmaktadır. Bu beş parmak yerine neden dört veya altı parmak olmadı?
Şanı yüce Allah, elimizle yapacağımız işlerin en iyi şekilde beş parmakla yapılabileceğini bildiğinden, elimizin parmak sayısını ve şeklini öyle ön görmüştür. Bunun öyle olduğundan hiçbir şüphem yoktur. Nitekim yaratılışımızdaki bu mükemmelliğin tespitini, çok sayıda yapılan bilimsel çalışmalar kanıtlamıştır. Demek ki, elimizin beş parmaktan ibaret olması, tesadüf veya herhangi bir gelişmeye bağlı değildir. Şanı yüce Allah, bu mükemmel yapımızı genlerimize kaydetmiştir.
On iki rakamının özelliği nedir?
Şanı yüce Allah, Kuran’ı Kerim’de şöyle buyurmuş:
“Biz onları on iki kabile hâlinde topluluklara ayırdık. (Tîh sahrasında susuzluktan sıkılan) kavmi Mûsâ’dan su istediğinde biz ona, “Değneğini taşa vur” diye vahiy ettik. (Vurunca) taştan on iki pınar fışkırdı. Herkes (kendi) su içeceği yeri bildi. Üzerlerine bulutu da gölgelik yaptık ve onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz olanlarından yiyin” (dedik). Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı.” (Araf suresi: 160)
Hz. Musa aleyhi selam on binlerce insanla (İsrail oğullarıyla) Mısır’dan ayrılmıştı. Sahrada belirli bir müddet geçirdikten sonra, yukarıdaki ayette anlatılan olay gerçekleşti. Şanı yüce Allah on binlerce insanı on iki kabileye ayırmıştı. Ayırdığı gibi, her kabileye de ondan içeceği bir pınarı tayin etmişti. Herkesin içeceği yeri bilmesi istenmiştir. İnsanlar onlara gösterilen yerlerden sularını aldılar. Şanı yüce Allah bu pınarların sayısını daha fazla veya daha az kılabilirdi. Pınarları on ikiye ayırmasının hikmeti, herkesin nereden içmesi gerektiğini bilmesini ve seçmesini sağlamaktı. Aralarında kavganın ve sürtüşmenin olmasını önlemek içindi. Şanı yüce Allah, peygamberi Hz. Musa aleyhi selamın aracılığıyla insanlara (İsrail oğullarına) doğru yolu ve esenliği bu şekilde sunmuştur.
Şanı yüce Allah, peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a.s.) aracılılığıyla bu ümmete Ehli Beytin 12 imamını doğru yol ve esenlik olarak sunmuştur.
Neden Ehli Beytin on iki imamı?
Şanı yüce Allah bizzat kendisi, Kuran’ı Kerim’de Ehli Beyti her türlü hatadan, günahtan ve olumsuzluktan tertemiz kıldığını beyan buyurmuştur. Ehli Beyt imamları Kuran’ı Kerim’in hükmüne göre masumdur. Bu masumiyet peygamber efendimiz Hz. Muhammed’le (s.a.a.s.) başlamış ve Ehli Beytin on iki imamında devam etmiştir. İşte bu masumiyetin garantisi altında ümmete on iki imam önder olarak vasiyet edildi. Peygamber efendimizin, ümmetine on iki imamı vasiyet etmesinin önemi neydi?
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a.s.) Arap’tır. Arapların binlerce yıllık kültürünü, peygamber efendimizin peygamberlik müddeti olan 23 yılda değiştirmesi ve bunu yeni bir düzene oturtması, insanların yaratılışına ve doğasına göre mümkün değildir. Bunun 23 yılda mümkün olmadığını, İslam tarihinin kaynakları bize yeterince kanıtlamışlardır. Peygamber efendimizin huzurunda, Muhacir ve Ensar arasında, Ensar’ın iki kabilesi Hazrec ve Evs arasında gerçekleşen münakaşalar ve sürtüşmeler, bunun doğruluğunu kanıtlamaya yeterlidir. Peygamber efendimizin peygamberliğinin ve mücadelesinin son yıllarına kadar, ümmetinin cahiliye devrine geri dönmeye hazır bir toplum olduğunu, hiçbir dürüst araştırmacı inkâr etmez. Ümmetin cahiliye devrine geri dönmeye meyilli olmasını fazla yadırgamamak gerekir. Binlerce yıl mevcut olan bir kültürün birkaç yılda yok olup gitmesi, insanların yaratılışında mevcut olan doğasına göre mümkün değildi. Şanı yüce Allah ve peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a.s.), ümmetin yapısını ve gerçeğini en iyi bilenlerdir. İslam dininin getirdiği yeni düzeni ümmetin hakkıyla kabullenmesini, sindirebilmesini ve hayata geçirmesini zamana yaymak gerekiyordu. İşte bu zaman aşamasında, ümmetin başına masum olan on iki imamın devreye girmesi istenmiştir. On iki imamın art arda gelişi takriben 250 yıl sürdü. Binlerce yıllık bir kültürün değişmesi de ancak 250 yıl içinde gerçekleşebilirdi. Şanı yüce Allah’ın ve peygamberinin istediği buydu. Ama öyle olmadı. Öyle olmayınca halimize ne oldu?
Ehli Beytin on iki imamı terk edildi, zulme uğradı ve öldürüldü. On iki imama bağlı olan azınlık zulme uğradı ve öldürüldü. Ümmet birbirini kırdı, öldürdü ve cahiliye devrine gerisin geriye döndü.
Halen ümmetin çoğunluğu için, Ehli Beytin on iki imamı meçhul ve terk edilmiş kalmıştır. Unutulmaması gerekir ki, on iki halife, imam veya emir sahibi hadisi şerifi, en “doğru” ve en “güvenilir” kabul edilen kaynaklarda aktarılmıştır! Buna rağmen 12 imam ümmetin çoğunluğu tarafından bilinmemiş ve inkâr edilmiştir.
(1*)
Alevi kaynaklar bu konuda ittifak içindedir.
Sünni kaynaklar:
Daha fazla kaynak sunmak mümkündür.